Televizyon dünyasından beynime kazınan sahnelerden biri şu: Müge Anlı, işlenmiş bir suçun failini bulma konseptli programında canlı yayında annesinden haber alamayan bir kızı konuk etmekte. Zannediyorum bir kaç gündür programın konusu bu: kayıp anneye ne oldu? Müge Anlı annenin akıbetini öğrenmiş ve canlı yayında kıza anlatıyor: Annen bıcaklanmış, hem de defalarca… ayrıntılandırıyor falan, kız bir yandan kahroluyor, ağlıyor falan, ama Müge Anlı görevinin kendine yüklediği sorumluluğun son derece farkında: raytingler düşmemeli. Profesyonelliğine hayran bırakacak bir soğukkanlılıkta en ince ayrıntısına kadar canlı yayında kıza bir bir anlatıyor her şeyi. Katil de aynı soğukkanlılığa sahip olsaydı yakayı ele vermezdi, bu kesin. Sahne uzun sürdü, çünkü kadın kolayca öldürülmemiş, haliyle ballandıra ballandıra anlatması da sürüyor, mesela 20 saniye. İnsanın 20 saniye boyunca annesinin nasıl öldürüldüğünü ayrıntılarıyla dinlemesi, üstelik bunun bir ilk şok haberi sırasında gerçekleşmesi, sıcağı sıcağına… ve buradan vidanjörle rating kotarılması… Bu pornografi oluyor. Televizyonculuk açısındansa ekmeğini tam manasıyla taştan çıkarmak, taşı sıkıp suyunu içmek…
Bizim bugün burada ele alacağımız konu ise pornonun da ötesine taşıyor; porno da dahil ama fazlası var. Bazen olur hani, haberlerde tecavüz haberini öyle lezzetli, şiddeti öylesine estetize ederek verirler ki sapıkların aldığı tadın kumaşını seyirci merak eder hale gelir. Ona hem yabancıdır, hem de failleriyle aynı gezegenden ve aynı soydan olmak bakımından müşterekleri olduğunu bilir. Ve “normal” bir insan kendi doyuma yönelen eylemine karşılık, bu faillerde doyumun ötesine taşan şeyin ne olduğunu, neyi aradıklarını merak eder. O aradaki mesafeye işte sapıklık diyoruz, yani doyuma ulaştıktan sonra hala devam eden eyleme, doyumu amaç olmaktan çıkaran eyleme. Adını şimdi unuttuğum ama İtalyan olmasından şüphelendiğim kadın bir yazarın bir röportajında okumuştum: cinsel sapığın tanımını orgazma yönelmeyen davranışlarda bulunan kişi olarak yapıyordu, sapığın tanımlı hali budur diyordu. Bu tanımı alıp, bağlamını cinsellikten bütün bir sosyal/siyasal/psikolojik tatmin dünyasına teşmil edecek şekilde genişletersek elimizde şu kalıyor: doyuma yönelmeyen her türlü eylem/edim sapıklıktır. Tanım olayına karşıyım, bunu da sadece burada ele alacağım konu dolayısıyla kullanıyorum. Neyse devam edelim.
Mesela bir kadına birkaç kişinin defalarca tecavüz ettiği haberleri ele alalım. Burada bir: sapıklık, iki: pornografi söz konusu. Büyük bir suç var, bu tamam, bunu kendi dünyamız içinde bir yere oturtabiliyoruz, algılayabiliyoruz. Ama algılayamadığımız kısım, suçu aşan, suça üçüncü bir boyut kazandıran tarafı; sapıklık: birkaç kişi bir kadına sabaha kadar defalarca tecavüz ediyorlarsa, aradıkları kendi bedensel doyumları değil, onu geçen bir şeylerin peşindeler. Neyin peşindeler? Bilmiyoruz, büyük ihtimal onlar da bilmiyor. Zaten bunun için sapıklık. Bir kere tecavüz olsa söz konusu olan şey tanımlı sapıklık olmuyor, halk dili sapıklığı oluyor. Çünkü yönelinen şey belli; doyum. Bunlar fiilin kendisiyle ilgili olan şeyler. Bu aşamadan sonra olayın medya/aracı vasıtasıyla aktarımı geliyor, yani porno. Wikipedia’ya sordum, pornografi olayın kendisi değil, aktarımıyla ilgilidir diyor. Mesela canlı seks şovları veya striptiz gibi şeyler porno değil. Çünkü arada aracı/medya yok. Belli bir bakış açısıyla olayın açık saçık (explicit’in bu noktada tam karşılığı yok) bir anlatımı söz konusu değil. Vakta ki (Ahmet Haşim’e selam) medya, televizyonlar, gazeteler araya girip durumu ballandıra ballandıra anlatıyor, o zaman pornografi dediğimiz olay vücut buluyor. Bu da porno ayağı.
Konuya geldik, çok yaklaştık, elimizi uzatsak dokunacağız… Konu Maslak 1453 adında bir sitenin yapılmış olması değil. Konu -o noktaya dokunuyor olsa da- aslında bir sitenin adının Maslak 1453 olması da değil. İstanbul’un tepeden “toplu konutlanma” biçimindeki yapılaşması/dönüşmesi de değil tam olarak. İstanbul’un fethi hiç değil. Aslında bunların kesişiminde yer alan bir şey yazının konusu.
Tecavüz-suç-doyum noktasını aşma-sapıklık-sapıklığın estetize bir anlatımı-pornografi zinciririnde, fiilin kendisine dönelim: Tecavüz. Doyumun aşıldığı, fiilin tekrar tekrar gerçekleştirildiği kısmı atalım. Rıza dışı birleşme. Kökünde ne var? Cinsel birleşme. Olayın integralini alınca cinsel birleşmeye ulaşıyoruz.
İstanbul’un fethi doyuma yönelik bir fiil. İşin rızasız olup olmamasını devletler arası ilişkiler söz konusu olduğundan bir kenara bırakalım. Fethin kendisi sağlıklı ya da normal (yani sapıkça olmayan) bir eylem. Ancak 1453′de somutlaşmış bir olayın böylesine aşırı bir ifadesi, her fırsatta dillendirilmesi, anlatımı pornografi oluyor. Ve bunun her fırsatta, tekrar tekrar, yine yeni yeniden yaşanmak istenmesi de tanımlı bir sapıklık. İstanbul’u bir kere fethetmek yetmiyor, her defasında yeniden fethedeceğiz. Onu sitelerimizle fethedeceğiz, zevksiz binalarımızla, içine kendilerimizi, ailelerimizi ve amorf yaşantı biçimlerimizi gömeceğimiz sitelerimizle her defasında yeniden fethedeceğiz. Kendimizi bir şehrin doğayla olan organik uyumundan kopararak yabancılığımızı, buraya, buranın doğasına ve şehrine ait olmadığımızı, dışarıdan onu fethettiğimizi göstereceğiz. Şehrin kendisini fethetmek saadetine yetişemedik, o halde habitatını, doğasını da fethedeceğiz, her karış toprağında insan varlıklarımızdan tuhaf tohumlar bırakarak kendimize, ötekilere, dünyalılara ve uzaylılara bunu belleteceğiz. Bunu tekrar tekrar hissedeceğiz. İnsanlar yüzlerce, binlerce yıl sonra bile, bugünkü medeniyetten hiçbir kalıntı kalmadığında bile “evet, evet burası fethedilmiş, her halinden belli” diyecekler.
